2015 ila 2017 yılları arasında piyasa dışı fon akışlarının yıllık ortalaması 8 milyar ABD$ olarak hesaplanmıştır. Bu rakam devlet, fosil yakıt tedarik eden kuruluşlar, elektrik üreticileri ve son kullanıcılar arasındaki akışları ifade etmekte ve hem fosil yakıtları hem de yenilenebilir enerji kaynaklarını kapsamaktadır. 2017 yılı için hesaplanan piyasa dışı fon akışlarının toplam hacminin Türkiye’nin aynı yıldaki gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 1’ine eşit olduğu görülmektedir. Küresel enerji sektörüyle ilgili tam karşılaştırılabilir bir veri mevcut olmasa da Uluslararası Enerji Ajansı ve Uluslararası Para Fonu’nun tahminlerine göre küresel fosil yakıt sübvansiyonları aynı dönem için 300 ila 5.300 milyar ABD$, yani küresel GSYİH’nin yüzde 0,4 ila 7’si arasında olduğu hesaplanmıştır. Bu aralığı tanımlayan bant genişliğinin büyüklüğü sübvansiyonların farklı kuruluşlar tarafından nasıl tanımlandığına bağlıdır. Teşvik ve destek mekanizmaları enerji sektöründe 2001’den bu yana devam etmekte olan ve hem üretim hem de dağıtım sektörlerinde çok büyük miktarda sermaye girişi sağlamayı başaran serbestleştirme sürecine rağmen önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye elektrik piyasasında teşvik ve destek uygulamalarının vergi teşvikleri, araziye ve şebeke bağlantısına öncelikli erişim de dahil olmak üzere, çeşitli biçimleri bulunmaktadır. Piyasa dışı fon akışların en önemli bileşenleri, üretimden tedarike, enerji sektörünün değer zincirindeki fiyatlama mekanizmalarıyla ilişkilidir.
Bu dönemde fosil yakıtlar yılda ortalama 1,6 milyar ABD$ destek aldığı hesaplanmış, bunun 0,6 milyar doları daha çok yerli kömür üretiminin desteklenmesi ve kapasite mekanizmasıyla ilgili ödemeler şeklinde kömür ve doğal gazdan elektrik üretimine yönelik olarak santral işletmecilerine aktarılmıştır. Diğer yandan düşük karbonlu enerji dönüşümüne 3,2 milyar ABD$ aktarıldığı, bunun 2,4 milyar dolarlık kısmının tarife garantisi (YEKDEM) kapsamında yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğe dönük olduğu hesaplanmıştır. Kalan 0,8 milyar ABD$ ise kamu yatırımları ve yatırım teşvikleri kapsamında aktarılan tutarlardan oluşmaktadır.
Son kullanıcılar ise 2,2 milyar ABD$ destek almış, bu rakamın 2 milyar doları devlete ait fosil yakıt tedarikçilerinden sağlanmıştır. Bu desteklere kıyasla, tüm piyasa dışı fon akışlarının, 4 milyar ABD$’nın biraz altında bir hacimde olduğu hesaplanan yaklaşık yarısı, son kullanıcılar tarafından ödenmiştir.
Kamu işletmeleri, devlet bütçesi ve muafiyetler üzerinden kamu sektörünün sağladığı piyasa dışı fon akışları 4,1 milyar ABD$ olmuş, bunun yarısından biraz fazlası kamu işletmeleri tarafından son kullanıcılara aktarılmıştır. Diğer taraftan, doğrudan yatırımlar, kamu işletmelerinin kayıplarının telafisi ve vergi muafiyetleri gibi çeşitli şekillerde 1,1 milyar ABD$ civarında devlet desteği fosil yakıtlara sunulmuştur. Buna karşılık devlet, hemen hemen tamamı hidroelektrik santrallerde elektrik üretimine yönelik olmak kaydıyla, enerji dönüşümüne 0,6 milyar ABD$ yatırım yapmıştır.
Piyasa dışı fon akışlarının kayda değer hacmi ve ülkenin enerji talebinin büyüyeceği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, kamunun bu fon akışına konu alanların her birinde enerji fiyatlandırma stratejilerini değerlendirilmesi gerekebilir. Desteklerin farklı enerji kaynakları arasında tahsis edilmesi konusunda da daha farklı bir yaklaşım geliştirilmesi önem taşıyabilir. Yenilenebilir enerjinin desteklenmesinde piyasa bazlı mekanizmaların payı artırılabilir ve daha fazla destek, geleneksel enerji kaynaklarından, Türkiye’nin zengin kaynaklara ve potansiyele sahip olduğu yenilenebilir kaynaklar ve enerji verimliliği gibi alanlara kaydırılabilir. Türkiye’nin enerji sisteminde yenilenebilir enerjinin payının artmasıyla, şebeke entegrasyonunu mümkün kılacak sistemin esnekliğini artıran stratejilerin uygulanmasına ve gerekli iletim ve dağıtım altyapısına yönelik teşvik ve destek uygulamalarına da ihtiyaç olacağı düşünülmektedir. Türkiye’nin yeni düşük karbonlu teknolojiler konusundaki araştırma ve geliştirme kapasitesine daha fazla destek sunulmasının da halen devam etmekte olan enerji dönüşümünün ilerletilmesine katkıda bulunması muhtemeldir.