Sanayi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde karbon emisyonunun en önemli kaynaklarından biridir. Tedarik, dağıtım gibi tüm boyutlarıyla değer zinciri yapılanmasına bağlı olarak ticari malların hareketi yani ulaşım da dikkate alındığında sanayi politikasından başlayarak ticaret, ulaşım ve finansman politikalarının yeşil dönüşüm ekseninde yeniden tasarlanması ihtiyacı öne çıkmaktadır. Türkiye’nin birincil enerji tüketiminde sanayinin payı yaklaşık yüzde 35 seviyesindedir, ancak üretilen ürünlerin taşınması ve depolanması gibi faaliyetlerin tükettiği enerji de dahil edildiğinde sanayi üretiminden kaynaklanan payın yüzde 50’ye ulaştığı tahmin edilmektedir. Türkiye, aynı zamanda kalkınma ve yeşil dönüşüm eksenlerini bir arada değerlendirme konusunda sanayinin mevcut yapısı nedeniyle önemli avantajlara sahip ülkelerden biri konumundadır. Türkiye’de sanayinin düşük teknolojili, düşük katma değerli ve karbon yoğun üretim kompozisyonu süregelen dış ticaret açığı ve orta gelir tuzağı gibi makroekonomik dengesizliklerin kaynağında yer almaktadır. Türkiye için sanayi kompozisyonunda orta-yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere hızlı bir kayma, emsal pek çok ülkeden çok daha güçlü bir şekilde yeşil dönüşüm paradigmasıyla örtüşmektedir. Temel ve stratejik sektörlerde üretimin tüketimi karşılamakta yetersiz kalması ithalat bağımlılığını artırırken enerji ve karbon yoğunluğu yüksek sektörlerde yurtiçi tüketimi aşan üretim kapasitesi ve uyardığı ihracat emisyon artışını hızlandırmaktadır. Üretimin düşük katma değerli ve enerji/karbon yoğun sektörlerden katma değeri ve teknolojisi yüksek alanlara yönelmesi, enerji yoğunluğunu azaltarak hem sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya hem de karbonsuzlaşmaya katkı sağlayacaktır. Ekonomik kalkınma ve karbonsuzlaşma hedeflerine ulaşabilmek için sektör spesifik büyüme veya sadece yeşil/ikiz dönüşüm odaklı politikaların ötesine geçerek sürdürülebilir kalkınma/büyüme ile uyumlu, sanayi, ulaştırma, finans ve ticaret politikalarını bütünlüklü olarak içeren bir “Yeni Kapsayıcı Sanayi Paradigması” önerilmektedir. Yeni kapsayıcı stratejinin hem rekabet gücünün artırılması hem adil dönüşüm açısından güçlü bir potansiyel yaratacağı düşünülmektedir.