İklim değişikliğini önlemeye yönelik stratejiler, merkezinde enerji dönüşümü olmak üzere pek çok farklı üretim ve hizmet faaliyeti alanlarında köklü değişimleri gerektirmektedir. Bu değişimler bir yandan yeni iş alanlarının açılmasına imkân sağlarken, diğer taraftan da karbon yoğun sektörlerin daralması ve hatta ortadan kalkması nedeniyle bu sektörlerdeki istihdamı olumsuz etkileyecektir. Yalnızca karbon yoğun sektörlerdeki istihdam olanaklarının daralması değil, mevcut sektörlerdeki iş yapış biçimlerinin de değişmesi nedeniyle istihdamda ihtiyaç duyulan becerilerin farklılaşması, bu dönüşüme uyum sağlayamayan iş gücü için olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Bu nedenle, düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş, dönüşümün getireceği fırsatları toplum yararına en iyi şekilde değerlendirirken oluşacak riskleri en aza indirecek ya da tamamen önleyecek bir öngörü/planlama süreci olarak tasarlanmalıdır. Rapor bu kapsamda Türkiye’nin mevcut durumu ve bugünkü uluslararası deneyimler ışığında, adil dönüşüm kavramı ve prensiplerini ortaya koyarak Türkiye için bu dönüşümün sağlanmasına yönelik bir çerçeve çizmekte ve enerji dönüşümü ile ilgili tüm planlama ve uygulama süreçlerinin bu doğrultuda kapsayıcı ve katılımcı bir şekilde yürütülmesi gereğini vurgulamaktadır.